Pazar, Eylül 29

IT'i An, Çomağı Hazırla 2







''I would rather not go 
Back to the old house.

There's too many
Bad memories.''

The Smiths - Back to the Old House












  Merhaba Sarımsak Severler! Stephen King'in korku destanı olan IT, ikinci bölümüyle bu ay vizyona girdi. 2017'de yayınlanan ilk filminde olduğu gibi ikinci filminde de blog yazısıyla karşınızdayım (İlk filmin incelemesine buradan erişebilirsiniz)! Bu yazıda da film üzerinden ilerleyerek film-kitap karşılaştırması yapacağım. Ancak IT 2, bir yapım olarak kitaptan bağımsızlığını öyle bir ilan etmiş ki, nokta atışlarıyla karşılaştırma yapmam neredeyse imkansız. Tüm bunlara rağmen müthiş dikkatli bir okuyucu ve izleyici olarak sizlere az spoiler vererek müthiş bir yazıyla karşınızdayım, emin olun Sarımsak severler!

  Hatırlayacaksınız ki ilk filmde karakterlerimiz IT'in bir şekilde üstesinden gelmeye başarmış ve onu çıktığı deliğe geri gönderebilmişlerdi. Fakat Losers Club, IT'in öldüğünden emin olmadıkları için eğer Pennywise kasabaya dönerse onunla tekrar mücadele etmek adına birbirlerine söz vermişlerdi. İlk film de burada sona ermişti.
  İkinci filmde bu sözün ardından 27 yıl geçmiştir ve karakterlerimiz dünyanın farklı yerlerinde hayatlarını sürdürmektedir. Çocukluklarını en büyük korkularıyla yüzleşmekle geçiren kahramanlarımız kişilikleri ve travmaları doğrultusunda yaşamaktadır. Anlayacağınız herkes o korku dolu kasabadan ayrılmıştır. Bir kişi hariç... Mike, nedeni bilinmez, Derry'de kalmayı tercih etmiş ve aradan geçen 27 yıl boyunca bir kere bile kasabadan çıkmamıştır. Derry kasabasının korkunç tarihi içerisinde 27 yılda bir gerçekleşen kayıp çocuk vakalarını ve çocuk cinayetlerini araştırmaktan başka hiçbir şey yapmamaktadır, Mike. (Dipnot: Evet, en gereksiz bulduğum ve en sevmediğim karakter Mike, evet.)
  Açılış sahnesinde Xavier Dolan, eşcinsel karakter Adrian'la karşımıza çıkmaktadır. Sevgilisiyle lunaparkta zaman geçirirken zorbalığa maruz kalan feci bir biçimde dövüldükten sonra da köprüden suya atılan Adrian'ı Pennywise karşılaşmaktadır. Böylece bizim grup için de macera yeniden başlamaktadır.
  Küçük bir değerlendirme olarak, açılış sahnesinde Adrian'ı canlandıran Dolan'ı görmek müthiş etkileyiciydi. Zorbalara karşı duruşu, konuşmaları ve asla geri adım atmaması, bende anlamsız bir gurur hissi uyandırdı. Öldüresiye dövülürken bile o zorbalara yalvarmayıp aşağılık birer varlık olduklarını söylemesi takdir edilesiydi.

  Gelelim bizim ezikler takımına... Kendisine atadığı müthiş liderlik statüsünü yaşlandığında bile koruyan Bill, Stephen King misali korku kitapları yazmaktadır. Eşiyle de mutlu bir hayat sürmektedir (Taa ki Beverly'i görene kadar). Felaket tellalı olarak 'Bizim IT geri döndü, hadi bakalım buraya gel.' diyerek milletin huzurunu kaçıran Mike, Bill'e telefon açar ve Bill anımsamanın verdiği o rahatsızlığa kapılır.
  Hayatını komedyen olarak sürdüren Richie, sahneye çıkmadan önce Mike'dan bir telefon alır ve huzursuzlukla istifra eder.
  Annesinin müthiş otoritesinin kendisinde yarattığı travma ve belki bu travmanın oluşturduğu 'anne yanı' hissi Eddie'nin annesi gibi birisiyle evlenmesine neden olur. Mike, Eddie'yi arar ve Eddie otoriter karısına açıklama yapamaz.
  Aynı şekilde babasıyla gelgitli bir ilişki yaşayan ve babası tarafından şiddete maruz kalan Beverly, tıpkı babası gibi birisiyle evlenir. Mike, Beverly'i arar ve kocası tarafından şiddete maruz kalır.
  Grubun sonradan en yakışıklı olan Ben, mimar olmuştur. Lüks bir hayat yaşar, toplantılardan toplantılara koşar ve yoğun hayatı içerisinde olağan bir şekilde yaşmaktadır. Mike, Ben'i arar. Ben, tüm toplantılarını iptal eder.
  Stanley... Grubun en bahtsızı ve en naifi. Arkadaşım olsa onsuz bir dakika geçirmek istemem. Mike'ın elleri kırılsaydı da Stan'i aramasaydı. Mike, Stan'i arar. Stan...

  Genel olarak bir perspektif çizdiğimize göre daha kapsamlı değerlendirebiliriz. İlk filme göre ikinci film bence kitaba biraz daha uygundu. İlk filmde 'nasıl buna değinmezsiniz?' diye isyan ettiğim birkaç noktaya bu filmde değinilmişti. Ancak her şeyden önce dikkat edilmesini önemli bulduğum bir nokta var. Stephen King, romanlarına otobiyografik ögeler yerleştirmeyi seven bir yazar. IT hikayesinin geçtiği Derry kasabası da eminim ki onun için özel bir yer. Öyle ki birçok kitabında da hikaye bir şekilde Derry ile kesişiyor. Romanda geçen Derry kasabasının aslında ABD'de bulunan Bangor kasabasının ta kendisi. IT filmi de bu kasaba içerisinde çekildi. Hatta ve hatta Stephen King'in bu kasabada bir evi de var. Daha da ekstra bilgi vereyim, Stephen King, bu kasabaya rehberli tur düzenliyor. Bu kasabanın King'in hayatını bir şekilde etkilediğine o kadar eminim ki... Kasabanın ruhunu, filmde belki çok fazla anlayamazsınız fakat romanda her bir hücrenizle hissedebiliyorsunuz Hiç adım atmadığınız Çorak Topraklar'da çocukluğunuzu geçirmişsiniz gibi bir hisse kapılabiliyorsunuz adeta. O yüzden, Stephen King'in romanlarındaki mekan seçimleri kesinlikle rastgele değil ve eminim ki kendi başlarına bu mekanların da özel hikayeleri var.

Roman içerisinde ismi Silver olan Bill'in bisikleti, önemli bir yere sahip. Çünkü grubun geri kalanının bisikleti olmadığı için birçok acil durumda yardıma Silver koşuyor. Zorbalardan kaçarken, Çorak Topraklar'dan merkeze giderken, eczaneye yetişirken... İlk filmde hakkı kesinlikle verilmemiş olan bu bisiklet, ikinci filmde hakkettiği değeri görüyor. Hem de hikayenin en değerli kişisinden, Stephen King'den.
Derry kasabasından ayrıldıktan sonra kasabaya dair anılar karakterlerimizin hafızasından birer birer silinmiş durumdadır. Mike'ın telefonuyla verdikleri sözün arkasında durmak için kasabaya dönen karakterlerimiz, en büyük korkularıyla mücadele etmek adına geçmişteki saf duygularını tekrar anımsamaları gerekmektedir. Bunun için de kasaba içerisinde mini turlara çıkmışlardır. Bill, Silver'ı bir eskici dükkanında görür ve birçok anısı elbette ki yeniden canlanır. E, bilin bakalım dükkanın sahibi kimdir... Evvvveeet Stephen King'in ta kendisi. Hatta ve hatta korku romanları yazan yaşlı Bill'e laf sokmayı ihmal etmez. Uzun lafın kısası 'İLERİ, GÜMÜŞ!' lafının taşıdığı önem, bu filmde verilmişti.
Beverly gibi bir karakter ayrı bir blog yazısını hak ediyor. Babası ile olan ilişkisini ne kitapta ne filmde asla anlamlandıramadım. Müthiş bir şiddet görürken içten içe farklı bir sevgisi de vardı. Aynı şekilde babası da karısının ölümünden çocuğunu sorumlu tutarken ve müthiş bir şiddet gösterirken bir yandan da çok seviyor gibi görünüyordu. (Dipnot: Babasının Beverly'nin üzerine ölen eşinin parfümünü sıkıp kokladığı sahne, çok etkileyici ve sarsıcıydı.) Zehirli ilişkilerin baş kahramanı Beverly, tıpkı babası gibi kendisine şiddet gösteren birisiydi evlenmektedir. Kitapta olan fakat filmde olmayan bir nokta ise Beverly'nin kocasının kitapta şiddete daha çok meyilli olmasıydı. Romanda o şiddet sahnesi ne kadar sürdü bilmem ama okurken ömrümden ömür gitmişti, hatırlarım. Üstelik kasabaya geri dönen sadece Beverly olmamakta, sapkın aşığı olan kocası da onu takip etmektedir. Ve sürpriz! Bilin bakalım sahnede başka kim var? Evet, Bill'in sevgili karısı... (Dipnot: Bunların hiçbiri filmde geçmiyor Sarımsak Severler...)


  Stanley, en sevdiğim karakterlerden birisiydi. Oyuncu seçimi de kesinlikle harika olmuş, bunu söylemeliyim. Grubun içerisinde muhtemelen içinde en çok korkuyu barındıran kişi oydu. Onun sakin bir hayatı olması gerekiyordu. Pennywise gibi birisiyle mücadele etmek için çok naifti mesela. Kitapta ve filmde Stan'in hikayesi aynı biçimde işlenmişti. Karakterin kişiliğini değiştirmemişlerdi. 

  Filmin sonunda Pennywise ile mücadele ederken birlik olmaları kitabın ruhunu yansıtır biçimde. Kaldı ki romanın bende hissettirdiği duyguları tarif edemem. Filmle ve kitapla ilgili herhangi bir şeye rastladığımda anımsadığım ilk şey King'in bende bıraktığı duygular. Yapım, bir korku destanı olmasının çok ötesine geçen bir dostluk hikayesini barındırıyor. Loser'ı Lover olarak değiştirerek yaptıkları, inanılmaz etkileyiciydi, kabul edelim. O yüzden hayatımın bir noktasında, ergenlikte ve yetişkinlikte bu hikayeyle karşılaştığım için kendimi şanslı ve mutlu hissediyorum.
  Filmin son sahnelerinde kitapta olmayan şeyler eklenmişti. (Spoiler geliyor) Özellikle Pennywise'ın Richie hakkında bahsettiği o 'sır' benim tahmin ettiğim gibi Richie'nin eşcinsel olması yönündeyse ve Richie'nin aslında Eddie'ye yoğun duygular beslemesi ise kitapta olmayan varsa da hatırlamadığım bir ayrıntıydı. Mike'ın neresinden uydurduğu belli olmayan ayini zaten deli saçmasıydı. Çünkü olayın ruhu, birbirlerine olan bağ ve bu bağ çerçevesinde ortaya çıkan korkusuzluk duygusuydu. Ayin ile geleneksel bir şeyler yapmak akıl işi değildi.
  Her şeyi bir kenara koyarsak, filmin efektleri ve korku unsurları tam bir korku filmine yakışan türdendi, saygıyla eğiliyorum önlerinde. Filmdeki favori sahnem ise Pennywise'ın Ben'in peşinden Ben'in Beverly'e yazdığı şiirdeki gibi alevler içinde şiiri okuyarak koşmasıydı. Onur kırıcı bir olay, ama epik bir sahne.

  Son olarak Eddie'nin veda cümlesiyle veda edelim...

  ''Beep Beep Richie.''





0 yorum:

Yorum Gönder

Bulamadın mı?

DMCA Protection