Pazar, Ocak 13

Çaylak Sarımsak Yurtdışında (Türkiyeli Bölüm 2)

  Merhaba Sarımsak okurları.
  Yedi yıldır ilk defa blogumda iki kısım halinde bir maceramı anlatıp yazımı yazıyorum. Çok dengesiz bir ruh haline sahip olduğumdan böyle bir şeye bu zamana kadar kalkışmamam iyi olmuş aslında. Çünkü ilk yazımdaki o nefretten o öfkeden şu an eser yok. Böyle de dengesiz bir yazarım işte, n'apcan...
  Kocaman bir dört ay sonunda, Erasmus sonunda Türkiye'ye, İstanbul'a döndüm. Memlekette bir şey değişmemiş. (Dört ayın uzay mekiği filan mı görmeyi düşünüyordum sanki) Ama inanın bölüm bir yazımdaki ile şu anki yazım arasında geçen sürede ben değişiverdim. Bir şeyler oldu böyle bir garip oldum. Adapte olamadım sanırım hala.
  İşin daha da vahimi koskocaman bir boşluk içerisindeyim. Çünkü Erasmus'un bitişiyle eş zamanlı olarak üniversite hayatımda bitiyor. Mezun oluyorum, anlayacağınız. Hal böyle olmuşken kısa vadede ne yapacağım konusunda bir fikrim yok. Tabii bunları bir kenara bırakırsak garip hissediyorum diyebilirim. Sanki uyuduğumda sabah odamda uyanmayacakmışım gibi. Ya da bir haftalık tatile gelmişim de sonra geri dönecekmişim gibi. Garip olan şey aslında benim garip hissetmem değil. Garip olan şey benim garip hissetmeyeceğimi düşünmüş olmam. Çünkü ilk yazıdan biliyorsunuz, biraz 'hararörörö' gibi bir tavrım vardı. Şimdi süt dökmüş kedi gibi 'Ee ne olacak şimdi?' modundayım.

     KOSKOCAMAN BİR BOŞLUK. Bunun sinir bozucu kısmı, bu boşluğun anlamı olması. Her neyse efendim... Daha duygularımı toplayıp ne hissettiğime karar veremedim. Elbet bu da geçer diyeceğim de biz neleri neleri atlatamadık bunu mu atlatacağız demekten de alamıyorum kendimi.
  Bahsettiğim üzere alt başlıklarla bir Erasmus yazısı yapalım o halde!!!!!

DERSLER MERSLER?
  Pooooosss. En iyi şekilde özetlenmiş haliyle budur, Sarımsak severler. Bilen bilir, felsefe öğrencisiyim. Üstelik son sınıfım. Bunun anlamı şu ki, son sınıfın son döneminde Hegeller, Nietzscheler, Marxlar işleniyor. Diyeceğim, Çağdaş Felsefe Tarihi'nin babalarını görüyoruz. Pardon, görüyorlar. Ben de Erasmus'ta dört aydır sınıfta homofobi tartışmalarına gözlerimi devirerek tahammül etmek zorunda kaldım.
  Hiçbir felsefe dersimin olmayışının mükemmel acısından daha beter bir acı varsa o da aslında hiç 'ders' denilen şeyin olmaması acısıydı. Toplam beş dersimin dördü sosyoloji dersiydi ve BOMBOŞTU. Akademik açıdan hiçbir getirisi olmayan metinler, makaleler ve tartışmalar vardı. Gel gelelim saçma salak sunumlar yaparak tam puan alabileceğiniz bir ortam mevcut. Yani, ortalama kasmak isterseniz, başta Polonya olmak üzere bütün Erasmus yapılan ülkeler buna gayet uygun. Ama yok efendim, benim derdim kendimi geliştirmek bir şeyler öğrenmek derseniz, yallah hiçbir yere. Oturun oturduğunuz yerde okulunuzun akademik eğitimine şükredin. Derdiniz itlik piçlik ise yallah Erasmus'a derim o zaman.

GEZİLER MEZİLER NASIL OLUYOR?
  Ananızın karnınızdan şanslı piç olarak doğduysanız bir euroya (evet evet evet) bin kilometre öteye uçakla gidebilirsiniz. Doğuştan değil ama yine bir iki şansınız varsa beş euroya filan da FlixBus denen naallleeettt otobüs firmasından bir yerlere gidebilirsiniz, benden söylemesi. FlixBus, Avrupa'nın en geniş ulaşım ağına sahip bir firma. Yakın zamanda Polonya firması olan PolskiBus'ı da alarak iyice kazıkçı kapitalist bir bok olma yolunda emin adımlarla ilerliyor ama eğer paranız varsa ulaşım açısından tercih edilebilir. Çünkü otobüs terminalleri genelde şehirlerin merkezlerinde oluyor. Bunun anlamı şu, siz bir euroya uçak bileti aldığınız için havalara uçarken havalimanından merkeze yirmi euro vermek zorunda olduğunuzu duyduğunuzda uçtuğunuz havalardan yeryüzüne zorunlu iniş yapıyorsunuz. Benden söylemesi bakın efendim sonra yok ay şöyle böyle olmasın. Sarımsak söylemedi etmedi demeyin.

ERASMUS BİR SUDUR, KUDUR ALLAH KUDUR
  Gelelim son bölüme... Sevgili Sarımsak severler, eğer ki büyük şehirlerde yaşadıysanız, yaşıyorsanız, Erasmus'a gelince her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsa her türden insanla karşılaşabiliyorsunuz. Bu elbette farklılıkların farkına varmak açısından olumlu bir nokta olurken, 'burası nasıl bir ortam la' modunda da olabiliyorsunuz.
  Birilerini yermek, küçümsemek amacıyla söylemiyorum bunları fakat günlük hayatında yapmadığı, yapamadığı dönünce de muhtemelen yapamayacağı aklınıza gelebilecek her türlü şeyi özgürlükler fırsatı Erasmus'ta yapma fırsatı buluyor insanlar. Bunda yadsınacak bir şey yok elbette. Fakat Erasmus'a gelme amacınız bu değilse, yani şundan bahsediyorum, yapmak istediğiniz şeyleri az da olsa yaşantınızın herhangi bir döneminde yapabiliyorsanız ve sizin tam aksi yöndeki insanlarla bir arada kalıyorsanız işler biraz sıkıcı oluyor. Ne demek istediğimi anlayan anlamıştır. Özeti de, gerçekten bana göre 'Erasmus bir sudur, kudur Allah kudur'



  Parçalar halinde yazdığım bu yazımı burada bitiriyorum efendim. Erasmus maceralarınızı yoruma yazarak benimle paylaşırsanız severek okurum! Daha sonraki yazılarda daha mükemmel konularda buluşmak üzere...














Bulamadın mı?

DMCA Protection