Pazar, Şubat 5

Kontrol Kimde?

Şöyle bir geçmiş yazılarıma bakıyordum ben yine. Vallahi böyle kendimle dalga geçesim geldi. Silecektim, ama yazıktır, insanlar amatör olduğum zamanları da (şu anda ödüllü, profesyonel bir bloggerım zaten) görsünler okusunlar diye bırakıyorum.

Konumuza gelince, cidden kontrol kimin elinde? Kimin için varız? Kimin için yaşıyoruz? Ya da kimi mutlu etmek için yaşıyoruz? Kendimizi mi? Yoksa insanları mı?
İnsanlar toplum tarafından kabul edilmek ister, takdir edilmek ister. Benim aklıma hep bu takılmıştır aslında. Davranışlarımız,yaptığımız şeyler, ağzımızdan çıkan kelimeler, duygularımızı ifade etme biçimi hatta yalan söylememizin nedeni topluma kendimizi kabul ettirmek olabilir mi? Yani dışlanmak korkusu falan filan.

Çoğu insan aslında kendisine ait olmayan yapmacık duygular ile karşımıza çıkar. Sırf kendini kabul ettirmek için.

Ama ben derim ki, siz kimin için yaşıyorsunuz? Toplum için mi, yoksa kendi mutluluğunuzu sağlamak için mi? Başkalarının sizi dışlamasının nedeni sizin gerçek benliğiniz olacak ise, bırakın olsun. Kimse sizden değerli değil çünkü.
Olduğunuz gibi davranın, yaşayın. İçinizden geldiği gibi, kendiniz gibi. 'Başkaları ne der?' korkusu olmamalı hiçbir zaman. Çünkü o zaman bırakın benliğinizi, özgür de olamazsınız ki.
İnsanlar gelip geçici. Ama ruhunuz hep sizinle beraber. İlk önce kendinize 'Acaba ben mutlu muyum?' demelisiniz.
Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır.


Bu yazımda farklı bir şey yapmayı düşünüyordum aslında.Yani şöyle detaylı bir araştırma yapıp bu araştırma sonuçlarını sizinle paylaşmak gibi bir fikir vardı (sevgili diğer blogger, bu fikrimi umarım çalmazsnız), düşündüm düşündüm ama sizi sıkmayacak (buraya dikkat. Çünkü insanları bu bilgilerle sıkarsam, profesyonelliğim sarsılır. Ödülümü filan geri alırlar mazallah!) bir şey bulamadım.Kitaplarla ilgili birkaç bir şey bulup yazmayı düşündüm ama yani hepsini toplasan çıkaracağın tek bir sonuç var, oda; Türkiye'de okuma oranının azlığı. E zaten bunu çoğu kişi biliyor. Şimdi bunu tekrar sizin önünüze koyarsam sıkılmaz mısınız? Ben şahsen sıkılırım. Bir kere yazdık okuma oranıyla ilgili yazı. Yeter yani. O açıdan bu fikirden vazgeçtim. Sonra düşündüm düşündüm herkesi ilgilendirebilecek ve sıkmayacak bir araştırma konusu bulamadım. Böyle bir şey düşünmemin sebebi ise, ya şimdi giriyorum blogger.com'a sonra tıkır tıkır aklımda olanları en fazla yarım saatte yazıp bitiriyorum. Nerede emek? O yüzden böyle bir şey denemek istemiştim. Ama artık araştıracak bir konu aklıma geldiği zaman denerim.

Bir kaç haftadırda bu blog başlığımı değiştirmeyi düşünüyorum. 'SARIMSAK'IN GÜNLÜĞÜ' ilk başta iyi gelmişti bana. Ama şu anda içime sinmiyor. Sorun Sarımsak'ta değil. Çok sevdiler zaten bu Sarımsak olayını. Ho-ho-ho. Yaratıcıyım ben ya lanet olsun. Bunun içinde ayrı bir ödül vermeleri lazım. Ama bana göre işi GÜNLÜK kısmı bozuyor. Biraz... Biraz kızsal geliyor bana bilmiyorum. Bu konu hakkında bir şeyler yapmalıyım.

Dipnot 1: Hiçbir yazımda bu kadar emek harcamadım ben. Üç kez taslak olarak kaydettim yazımı. Defalarca üstünden geçtim. Güzel olmuştur umarım.
Dipnot 2: Esprili yazılarımdan yavaşça uzaklaşıyorum, fark ettiniz mi? Değişimin ilk adımları bunlar.

Bulamadın mı?

DMCA Protection