Cuma, Ocak 18

V.C. Andrews - Çatı | İnceleme

Kitap ile oldukça uyuştuğunu düşünüyorum bu şarkının. Tabii 'Oh Father' yerine 'Oh Mother' dersek daha uygun olur. :)

  Merhaba sevgili Sarımsak severler! TÜYAP Kitap Fuarı'ndan alma fırsatı yakaladığım Dollanganger serisinin ilk kitabınn incelemesini yapacağım bu yazıda. Dersler, sınavlar derken ne yazık ki yaklaşık bir ay aksayan bir inceleme yazısı bu yazı. Umarım bekletmeme değen bir yazı olur. :)

  İlk önce seri hakkında biraz bilgi vermek gerekirse Dollanganger ailesi serisi beş kitaptan oluşuyor. Fakat Türkiye'de ne yazık ki dört kitabı yayınlanmış. Son kitabını edindiğim bilgilere göre Andrews yazmaya başlamış fakat bitişini Andrew Neiderman gerçekleştirmiş. Bundan olsa gerek yayınevi çıkarmaya gerek duymadı diye tahmin ediyorum.

 Serinin ilk kitabının orjinal ismi 'Flowers in the Attic' yani 'Tavanarasındaki Çiçekler.' Bizdeki ismi ise 'Çatı' İki isimde oldukça uygun bence. Çatı isminin ayrı bir gizemliliği olduğu kesin. İnsanda merak uyandırıyor. Ama 'Tavanarasındaki Çiçekler' ismi de bir o kadar ilgi çekici.

Flowers in the Attic

Yukarıda Çatı kitabının orjinal kapağını görüyoruz. Kitabın konusu özetleyen bir kapak fakat biraz basit gibi. Bir D&R'da görsem, bir kitabın kapağına çok dikkat eden birisi olarak ilgimi çekmez bu kapak.


Bu da şu anki kapak. Her ne kadar bu da insanda aman aman bir merak uyandırmasa da orjinal kapağa göre daha iyi olduğunu düşünüyorum.

  Kitabımıza gelecek olursak eğer, konusu kısaca şöyle: Bir anne çocuklarını çatıya kilitliyor. Kitap çocukların Çatı'daki çöküşlerini ele alıyor. Anne tabii sürekli çocuklarına ümit veriyor, garibanları oyalayıp duruyor fakat onun asıl derdi para. Olay bu. :) İnsan durup 300 sayfada insan çocukların neler yaptığını okumaktan sıkılmaz mı, diye düşünüyor evet. Fakat sıkılmıyor. Çünkü Çatı'dakiler birer çocuk. Ergenliklerini ve büyüme çağlarını burada gerçekleştiriyorlar, kapalı bir odada. Vücutlarındaki değişimleri gözlüyorlar, büyüyorlar, olgunlaşıyorlar. Hal böyle olunca inanın 300 sayfanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan.

  Kitap Altın Kitaplar'tan çıkmış. Altın Kitaplar'ın gerçekten kaliteli kitapları var ve bu da onlardan birisi. Çok ufak tefek yazım hataları var, onun dışında basımda herhangi bir sorun yok.
  Kitabın Goodreads puanı 3.67. Ortalama bir puan. Bana göre ortalamanın biraz üstünde bir kitap. Şöyle ki aslında bana da basit bir kitap gibi geldi ilk bölümde. (Hemen bahsedeyim, kitap iki ana bölüme ayrılıyor. Tabii tahmin edeceğiniz üzere asıl olaylar ikinci bölümde gerçekleşiyor.) Fakat ikinci bölüme geldiğimde yazarın zekice kurgusuna şahitlik ettim ve bu ortalamanın üstünde bir kitap olduğunu düşündürdü bana.

  Bazı yerlerde ufak tefek mantık hataları yakaladım. Ya da bazı yerlerde olayın daha aksiyonlu olarak gelişmesini bekledim, fakat bu da yazarın takdiri bir şey diyemeyiz. :)

  Kitapta olaylar yavaş gelişebilir ki bu da konuya göre oldukça normal bir şey. Yalnız yazarın olayları anlatma şeklini pek beğenmedim. Ben duygusal bir insanım ki bu kitabın da konusu gerçekten etkileyici, fakat etkilenmedim. Eğer bu olayları gerçekten yazar yaşadıysa duygularını tam olarak ifade etmek, tekrar o ana dönmek (!) istememiş olabilir bu yüzden soğuk bir tavır sergilemiş olabilir diye düşündüm. Ama belirttiğim gibi kitapta rahatsız edecek kıvamda anlatım soğuktu. Etkilenebileceğim olaylardan anlatım tarzı yüzünden etkilenmedim. Mesela The Help kitabındaki yazar öyle bir anlatım biçimine sahipti ki etkilenmeyecek bir şey olmasa bile insanın kalbine dokunan cümleleri vardı. Bu tarz bir anlatım olsaydı eminim ki Goodreads ortalaması 4'ün üzerinde olurdu. Yine de harika bir eser koymuş ortaya.

  Kitabın sonundaki yazarın notu okurlara 'Acaba gerçekten yazar bunları yaşamış mı?' diye düşündürüyor. Bu konu hakkında araştırma yapmadım fakat olası bir şey. Bu da tabii kitabı biraz daha çekici hale getiriyor.

  Benim kitaba Goodreads puanım 5 üzerinden 4. Okumanızı tavsiye ettiğim bir kitap. Çocukların gelişimlerini, büyümelerini güzel şekilde gözlem altına alan bir kitap. Tavsiyemdir :)

DİPNOT: Sırada, katıldığım kitap okuma yarışmasının kitapları var... Toplam on kitap ve gerçekten biraz ağır kitaplar. Umarım yarışmaya kadar yetiştirebilirim. Hemen ardından serinin diğer kitaplarını okumaya ve incelemesini yapmaya devam edeceğim.
DİPNOT: Blogumun artık yeni bir teması var! Tasarımı tek başıma yapamadım elbette, bana yardım eden Büşra Bal ablama gerçekten teşekkür ederim. Adeta tasarımı o gerçekleştirdi. :) Umarım beğenirsiniz!

Bir dahaki yazıya kadar görüşmek üzere Sarımsak severler! Kendinize iyi bakın!

Salı, Ocak 8

Her Şey... Biter Mi?


Bazen bir şarkı çalar ve bir şeyler yazmak isterseniz. Dünyadan kopmak isterseniz. Duygularınızı, hissettiklerinizi ifade etmek isterseniz birden...


  Bazı şeylerin hiçbir zaman bitmeyeceğini düşünürüz. İlk günkü gibi devam edeceğini sanırız. Dostlukların, aşkların... İlk günkü heyecanını, tazeliğini her zaman koruyacağını zannederiz. Ama... Sonra görürüz ki....

  ''Neden?'' diye sorarız ilk önce. Neden? Neden böyle oldu? Sebebi ne? Cevap gelmez karşımızdan, yüzleştiğimiz aynadan. O da soruların aynısı bize yöneltir. ''Neden?'' diye sorar tekrar bize. Soruları sadece aynayla paylaşabiliriz. Çünkü aynı soruları hiçbir şeyin farkında olmayan sevgilimize, dostumuza yöneltmek istemeyiz. O halde bile onları düşünürüz, üzülmelerini istemeyiz.

  Ne güzeldi değil mi o ilk öpücük? İlk sinema. Hala saklamaya devam ettiğiniz ilk sinema bileti.
  Her düşündüğünüzde hüzünlendiğiniz anılar. Ardından gelen sessiz hıçkırıklar, bir iki göz yaşı. Tekrar sorarsınız, Neden?

  Düzeltmeye çalışırsınız bu berbat durumu. Bu kararsızlığı. Bu duyguların sona erişini. Çabalarsınız, ama bitmiştir işte her şey. Artık o ilk öpücüğü hatırladığınızda sevinçten havalara uçmazsınız. İlk sinema gününüzde el ele tutuşmanız aklınıza gelince buruk bir gülümse ile karşılık verirsiniz o güzel anılara. Çünkü her şey bitmiştir artık. Anlam veremediğiniz bir sebepten dolayı...

  Kabul etmek istemezsiniz ilk önce. ''Hayır!'' dersiniz. ''Yanılıyorum. Her şeyin bittiği filan yok. Sadece kafamda yarattığım saçma kuruntularım!' diyerek söz geçirmeye çalışırsınız kendinize. Ama içten içe bilirsiniz ki... Her şey... Bitmiştir.'' 

  Her şey bitmişken ve o hiçbir şeyin farkında değilken yavaş yavaş uzaklaştığınızı fark edersiniz ondan. Artık çıkma tekliflerini geri çevirir hale gelir, kabul etseniz dahi beraber geçirdiğiniz zamanın bir anlamı kalmaz.

  Siz ilişkinizi kurtarmaya çalışırken acı gerçekler her geçen gün daha da belirgin hale gelmeye başlar. Hiçbir zaman bitmeyeceğini düşündüğünüz ilişki çıkmaza girer. Buraya kadar olduğunu düşünürsünüz. Kafanızda artık tek bir soru vardır: Her Şey... Gerçekten Biter Mi? 


Dipnot: Yazı sonuna kadar her bitişinde başa sarıp dinlediğim, yazıma ilham veren Beam Me Up şarkısı için Pink'e minnettarım. O benim en büyük idollerimden birisi...
Dipnot: 'Çıkmak' kelimesini Türkiye'de kullanılan anlamıyla kullanmadım. Hani şu filmlerde izlediğimiz 'çıkmak' deyince akla gelen yemeğe gitmek olayını yükledim bu kavrama.

Pazar, Ocak 6

2013 Dilekleri

Mayıs ayında gelmesi beklenen ama kesin olmayan Rihanna ile giriş yapmak istedim yılın ilk yazısına. Shine bright like a diamond :)



  Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl  bizlere mutlu olsun çıkı cık cık. Yeni yıl x4 bizlere kutlu olsun çıkı cık cık. 

  Bayanlar ve baylar, son dakika gelişmesini hemen sizlere paylaşmak istiyorum! Sarımsak bir yıl aradan sonra tekrar geri döndü!!! (Çaktırmayın sevgili okurlarım. Bu sene kimseye -seneye görüşürüz- esprisi yapamadım hevesim kursağımda kaldı. Acısını sizden çıkarmak istemezdim ama yazık bana da.)

  Bu yılın ilk yazısında 2013 hakkındaki dileklerimden, 2013'de ne beklediğimden filan bahsedeceğim. Hani belki olur da gerçekleşir. Bir umut. Hem de şöyle güzel bir istediğim kişisel şeylerden oluşan top3 listesi hazırlayacağım, zira doğum günüme üç aydan az zaman kaldı. Hediye için bir fikir edinmiş olursunuz. Hem bu doğum günü saçmalığına neden bu kadar önem verdiğimi anlatırım o vesileyle.

  Ben her zaman yeni başlangıçlar yapmaktan hoşlanmışımdır. Yeni yıl, yeni başlangıç. Yeni hafta, yeni başlangıç. Yeni ay yeni başlangıç gibi. ''Şimdi artık eskisi gibi olmayacağım.'' ya da ''Yaptığım hataları yarından itibaren yapmamaya çalışacağım.'' gibi. Aslında her insan yapmalı bu yöntemi. Çünkü bu sizin hayattan ümidi kesmediğini, kendinizi geliştirmek adına bir şeyler yapmaya çalıştığınızı gösterir. Umarım yeni yılda yeni başlangıçlar yapmayı başarmışsınızdır.

  Şüphesiz bu yıldan en büyük beklentim, karaktersiz, kişiliği yerine oturmamış insanlarla karşılaşmamam. Sanırım böyle bir şey imkansız. Çünkü İstanbul gibi metropol bir şehirde her türden insan var ne yazık ki. Kafanı nereye atsan kişiliği beş para etmez insanlarla karşılaşıyorsun. Yüzsüz insanlarla, iki yüzlü insanlarla. Dün arkasından tonlarca şey saydırırken ertesi gün orada burada 'O beniimm bir taneemm' diyen insanlarla. Tabii ki onların ne yaptığı beni ilgilendirmez. Benim isteğim sadece onlarla karşılaşmamak. Benden uzak dursunlar başka bir şey istemem. Umarım yüzsüzlükte nam salmış, karakterini anlamaya çalışırken karaktersiz olduğunu gördüğümüz insanlarla karşılaşmayız.
  Diğer bir önemli dileğim ise elbette ki hayallerimin gerçekleşmesi. İnatla hayallerimden vazgeçmeyenler arasındayım. 'Ne olursa olsun şu uyduruk hayallerini gerçekleştirmelisin!' diyorum her seferinde. Öyle ki New York Times meydanının fotoğrafını panoma yapıştırmış adamım derslerime çalışırken motive olup hayallerimi gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaşabileyim diye. Kafayı da yemiş olabilirim. Emin değilim. Umarım bu yıl hayallerimizi gerçekleştirmeyi başarabildiğimiz bir yıl olur.
  Bana yapılan iyi veya kötü şeyleri asla unutmam. O kişiye her bakışımda bir film şeridi gibi bana yaptıkları geçer gözümün önünden. İyi şeyleri dokunduysa ona yardım edebilmek için her şeyi yaparım. Fakat kötü bir şeyleri dokunduysa ağzıyla kuş tutsa bile içimde bir kırgınlık, bir tavır olur hep. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum fakat umarım bu yıl kötülükleri dokunan insanlardan çok iyiliği dokunan insanlarla karşılaşırız ve umarım hep iyiliği dokunan insanlarla beraber oluruz. Dostlarımızla... :)

 
Vee sıra geldi bu yıl öküz gibi istediklerimden oluşan top3 listesine!

                                                              1. Kulaklık
Bakın ne kadar güzel duruyor. Doğum günü hediyesi için inanılmaz bir hediye! Bana alın diye demiyorum, bir fikir olarak aklınızda bulunsun diye diyorum. Yoksa bana almasanız da olur tabii (!) Buradan inceleyebilirsiniz.

2. Twister Dance
Bakın şunun güzelliğine. Her ne kadar süper bir dansçı olmasam da sıkıldıkça açıp dans edebilmeyi isterdim. Hem içindeki şarkılara bağlı kalmak zorunda değilsin, sen de şarkı ekleyebiliyorsun! Buradan inceleyebilirsiniz!

3. Britney-Madonna Ürünleri ve Bir Kütüphane Dolusu Kitap

Şöyle bir bakınca bu sene isteklerim baya bir azalmış durumda. Bu son maddeyi de yapmış olmak için yaptım                                  
              açıkçası. Ama işin doğrusu Britney ürünlerine ve kitaplara hiçbir zaman hayır demem!

  Ve evet, neden hediyelere bu kadar çok değer verdiğime gelirsek eğer, şu ölümlü dünyada yılın bir gününü doyasıya mutlu geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ve bu mutlu günü kutlamak adına hediye benim için olmazsa olmaz. Yani yıl bir günü hediye isteyerek yüzsüzlük yaptığımı düşünmüyorum açıkçası. Yazık bana da, yılda bir kez mutlu olmaya hakkım yok mu yani? Masum kedi tarzı bir paragraf oldu bu.

  Son olarak arkadaşımın önerisi üzerine yapacağım bir uygulama var. Her yazının sonunda bir kitap tanıtacağım. Zevkli olacak gibi! Ve ilk kitabımız:

                                                        Marilyn - Aşk... Ölene Dek

       
                                                                    Yazar: Alfonso Signorini
                                                                    Yayınevi: Turkuvaz Kitap
                                                                    Sayfa Sayısı: 238


Tanıtım Yazısı:

Ünlü gazatesi Alfonso Signorini'nin kaleminden İtalya'da çok satanlar listesinde uzun süre bir numara kalan yepyeni bir biyografik roman.

Maria Callas ve Chanel'den sonra bu kez de gelmiş geçmiş en büyük Hollywood yıldızının acılarla, aşklarla, başarılarla ve milyonlarca hayranla sarılı yaşamının hiç bilmediğiniz noktalarını, nefis bir roman tadında, bir solukta okuyacaksınız...

Norma Jeane'in yetim gibi geçen acılı çocukluğundan, zorla evlendirilmesine; mankenlikten figüranlığa; seks sembolü oluşundan dünyanın en çok tanınan efsanevi Hollywood tanrıçası olmasına kadar geçen hayatı ve gizemli ölümünün perde arkası...

''Şöhret harikadır ama soğuk bir gecede ona sarınamazsınız.''

''Güzellik ve kadınsılık yaşla ilgili değildir ve inşa edilemez. Fabrikatörler bana kızacak ama çekicilik de üretilebilecek bir eşya değildir. Gerçek çekicilik bütünüyle kadınlıkta yatar.''


  Benim uzun süredir merak ettiğim bir kitap aslında. Marilyn'nin hayatına karşı bir merakım var. Sanırım bu merakımı tatmin edecek en güzel kitaplardan birisi bu. Fiyatı 24.90 TL. İçinde fotoğraflar olduğu için ve ciltli olduğu için fiyatı biraz pahalı gelebilir. Ama güzel bir biyografik roman gibi gözüküyor. Okumaya değer!
  Evet Sarımsak severler. Yılın ilk yazısının sonuna geldik! Çoğumuz yoğun bir sınav haftasına giriş yapacağız yarın. Onun için birazdan gidip yoğun bir şekilde felsefe çalışacağım! Siz de yazımı okuyun ki sınav haftasına başlamadan önce motivasyonunuzu sağlayın :P Kendinize iyi bakın!




Bulamadın mı?

DMCA Protection