İlk önce, iki yazı öncesinde size bahsettiğim 'planlı programlı çalışma ve hareket etme' durumunu uygulamaya sokmuş bulunuyorum. Ama daha ilk günden saat saat hazırladığım bu program otomatik olarak uygulanamaz hale geldi. Çünkü okulların saati değişmiş. Şansımın bu kadarı yani... Ama azıcıkta olsa uyguluyorum gerçekten. Ucundan kıyısından, bir şekilde uygulamaya çalışıyorum. Önemli olan da bunu yapmaya 'çalışmak' zaten :P
Başlık konumuza gelecek olursak, evet, gerçekten bazı insanlar bana 'yalnızlık' kavramını sevdiriyor. Yani demek istediğim en açık sözlü haliyle şu: 'Sen iticisin. Evet hem de çok iticisin. Konuşman, tavırların, söylediklerin... Hepsi itici. Bana yalnızlık kavramını sevdiriyorsun. Yalnız olmak, seninle birlikte olmaktan daha iyidir, eminim. Bir karar verecek olsam yalnızlığı tercih ederdim, inan. Yalnızlık kavramı senin yanında melek kalıyor. Sadece çok iticisin. Evet, cidden öylesin.'
Daha açık sözlü bir ifade kullanamazdım sanırım. Evet Sarımsak severler, duygu ve düşüncelerimin, başlık hakkında görüşlerimin özeti işte o yukarıda cümle. Öyle insanlar var ki, nasıl anlatsam, sizi böyle hayattan soğutuyor. Evet, evet sizi resmen hayattan soğutuyor! Onunla birlikte olmaktansa bir kenara köşeye çekilip kendimle baş başa kalmak daha iyi olabilecek konuma geliyor.
Peki ya ben bu insanları küçük görüp onları aşağılayarak iyi bir şey mi yapıyorum? Aslında ben kimseyi aşağılamıyorum ya da küçük görmüyorum. Bu şey gibi; 'Sen bana göre uygun bir insan değilsin, kişisel yapın bana uymuyor. Bana itici geliyor.' cümlesinde tavrın biraz daha 'iticilik' kavramıyla donatılmış hali, o kadar. Bazı insanlar da çok iyi niyetli olabilir, gerçekten amaçları itici görünmek değildir. Ama bu dediğim gibi, kişinin yapısıyla ilgili. Bu bana itici gelirken bir başkasına 'Ay canım benim, çok tatlısın.' durumlarına yol açabilir tabii.
Daha açık sözlü bir ifade kullanamazdım sanırım. Evet Sarımsak severler, duygu ve düşüncelerimin, başlık hakkında görüşlerimin özeti işte o yukarıda cümle. Öyle insanlar var ki, nasıl anlatsam, sizi böyle hayattan soğutuyor. Evet, evet sizi resmen hayattan soğutuyor! Onunla birlikte olmaktansa bir kenara köşeye çekilip kendimle baş başa kalmak daha iyi olabilecek konuma geliyor.
Peki ya ben bu insanları küçük görüp onları aşağılayarak iyi bir şey mi yapıyorum? Aslında ben kimseyi aşağılamıyorum ya da küçük görmüyorum. Bu şey gibi; 'Sen bana göre uygun bir insan değilsin, kişisel yapın bana uymuyor. Bana itici geliyor.' cümlesinde tavrın biraz daha 'iticilik' kavramıyla donatılmış hali, o kadar. Bazı insanlar da çok iyi niyetli olabilir, gerçekten amaçları itici görünmek değildir. Ama bu dediğim gibi, kişinin yapısıyla ilgili. Bu bana itici gelirken bir başkasına 'Ay canım benim, çok tatlısın.' durumlarına yol açabilir tabii.
İşte, bazı insanlar hakkında şahsi düşüncem budur. Yine klasik bir şekilde, her göndermelerde olduğu gibi bu sözlerimi de üstüne alması gereken kişi üstüne almayacak, almaması gereken kişi ise üstüne alacaktır. Olsun, ben içimdeki döktüm, o bana yeter.
Ve bazen toplumsal kurallar gereği, karşıdaki insanların yapısı gereği, açık sözlülük kavramını hayata geçirmek zor olabiliyor. Evet, ben bu sözlerimi kişinin suratına da söyleyebilirdim. Ama aynı ortamda, aynı yaşam alanında etkileşim içinde olduğumuz insanlarla zıt düşersek, bu sefer hayatımız onunla aramızda geçen bir rekabet olayına döner. Ama ben gençliğimin baharında, milletle uğraşamam. Siz de uğraşmamalısınız bence. Çünkü bu devam eder ve resmen sidik yarışına döner, bu da size hiçbir şey katmaz.
Bazen içinizi dökmeniz gerekir. Duygu ve düşüncelerinizi birilerine ya da bir şeylere aktarmanız gerekir. İşte ben o aktarma işlemini de blogum aracılığıyla yapıp sizlerle paylaşıyorum. Siz de yapın bunu. İçinizi nereye veya kime dökmüş olursanız olun, içinize bir huzur dolacaktır. En azından bir kalem alıp kağıda gıcık olduğunuz kişi hakkında düşüncelerinizi yazıp 'Ait olduğun yer burası.' diyerek tuvalate atabilirsiniz. Bunu yapmalısınız. :)
Bazen içinizi dökmeniz gerekir. Duygu ve düşüncelerinizi birilerine ya da bir şeylere aktarmanız gerekir. İşte ben o aktarma işlemini de blogum aracılığıyla yapıp sizlerle paylaşıyorum. Siz de yapın bunu. İçinizi nereye veya kime dökmüş olursanız olun, içinize bir huzur dolacaktır. En azından bir kalem alıp kağıda gıcık olduğunuz kişi hakkında düşüncelerinizi yazıp 'Ait olduğun yer burası.' diyerek tuvalate atabilirsiniz. Bunu yapmalısınız. :)
Benden bu kadar. Diğer yazıda görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın!
süper süper ve gene süper diyorum! çünkü ben bu yazıyı okuduktan sonra gerçekten rahatladım şu okulda 2. haftaya girdik içimde stres patlaması var. gıcık insanların yüzünü görmek çok iğrenç bir duygu olsa bile bazen katlanmak zorunda kalıyorsun işte bu konu çok daha fazla zorlaştırıyor. sürekli bi ağlama moduna geçiyorum. yorum kısmını mahvettim tekrardan tebrikler ve teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim... :)Hayatta her zaman varlığından rahatsızlık duyacağımız insanlar olacaktır ne yazık ki :) Buna alışmalıyız :(
Silbu "itici insan" kavramının sadece benim hayatımda olmadığını görmüş oldum hatta görüyorum ki bu herkesin hayatında mutlaka var yani demek ki bu hatta hep bi sinir bozucu insanlar çıkıyor karşımıza maalesef ki, hani kahretsin yani. seni çok iyi anlıyorum hakan aynı durumdayım ben de; istemediğim, hoşlanmadığım insan gibi varlıklarla aynı ortamda bulunmak zorundayım ne yazık ki ama üstesinden geliyorum ve sana da şunu tavsiye ediyorum hani hiç yokmuşlar gibi davran duyduklarını duymamazlıktan gel, gördüklerini görmemezlikten gel ve sen değil de o kişiler karşılık alamadıkları için hırslarından çatlasınlar ve sen keyifle izle onları bu gerçekten çok işe yarıyor ve zevk veriyor emin ol :)
YanıtlaSilTamam bu tavsiyeni dikkate alacağım :) Teşekkür ederim! :)
Silyazınız mükemmel sizi örnek alıyorum. tebrik ederim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) İyi okumalar :)
Silseni takipten çıkmamın sebebi yazından kaynaklanmıyor sadece yazılarının artık çok fazla çekici geldiğini düşünmüyorum(takip edecek kadar) bana biraz günlüğü hatırlatıyor ve günlük okumayı çok fazla sevmem.bence yazmak istiyorsan(hangi tür bir yazar olmak istediğini bilmiyorum ama) daha farklı bir şeyler yazmalısın insanların daha fazla ilgisini çekebilecek şeyler(bu bahsettiğim konu yanlış anlama magazin yada onun türevi şeyler değil yanlış anlama)ama belki şunu da unutuyorum daha yolun başındasın zaten kendini daha fazla geliştireceğini umuyorum.Ama bir gelecek vaat ettiğini düşünüyorum.Bu yazdıklarımı yanlış anlama sadece bir eleştiri.takipten vazgeçmiş olabilirim ama yazılarını okumaya devam edeceğimden emin olabilirsin(ve yazıların günlüğü de andırıyor ama köşe yazarı olmak istiyorsan bence bu mesleğe uygun yazılar yazıyorsun tek eksiğin bir gazetede yayınlamıyorsun)(bu arada biraz daha yazarsam galiba bugüne kadar yazılan yorumların rekorunu kıracağım gibi görünüyor)
YanıtlaSilayrıca blogun adının sarımsak'ın günlüğü olduğunu söyleme ismin sadece bir araç olduğunu düşünüyorum amacın ise yazar olmak olduğunu benim için ise bir yazar(tabi bir kitap yazarı)yazılarını günlük şeklinde yazmamalı..
YanıtlaSilYorumun için teşekkür ederim ilk önce :) Aslında farklı tarzlarda yazılarım da var, bkz. kitap yorumları incelemeleri yapıyorum. Tabii ki kişisel görüş, bir şey diyemem, haklı da olabilirsiniz saygı duyarım ama zaten bu blogu açmamın nedenlerinden birisi de günlük tarzında olmasını istememdi. Yazarlık kavramına gelince, ben şu an için kitap yazmayı düşünmüyorum ve daha yolun yarısında bile değilim, 16 yaşında bir gencim, acelem yok. Yazar olmak içinde günlük yazılmamalı konusuna kesinlikle katılmıyorum. Çünkü önemli olan burada, kelimeleri kullanabilmek, sözcük dağarcığını genişletebilmek, kelime oyunları yapabilmek. Dediğim gibi acelem yok, :) Tekrar teşekkür ederim :)
Sililk kez yazınızı okudum ve yorumlardan gördüğüm kadarıyla destekleyen sayınız oldukça fazla. diğerlerini de mutlaka okuyacağım. umarım yapılan yorumlardan bazıları canınızı sıkmıyordur. neticede insanların zevkleri ve güzellik anlayışları farklıdır. diğer yazılarınızda da aynı başarıyı arayacağım. ayriyeten sevgili anonim arkadaşım kitaplarda da günlük örnekleriyle karşılaşmaktayız. haksızlık yapmayın
YanıtlaSilTeşekkür ederim ilk önce :) Ve hayır, bazı olumsuz yorumlar canımı sıkmıyor çünkü hayat bu, herhangi bir şeyi herkese beğendiremezsiniz. Benim de zaten beğendirme gibi bir çabam olmadığı için, seviyeli olduğu taktirde olumsuz yorumlara da saygı gösteriyorum, göstermek zorundayım :)
Silfarkındayım ben de günlük şeklinde yazılmış kitaplar okuyorum okuyorum fakat diğer kitaplardan aldığım kadar zevk almıyorum yorum yaparken bir şeyi yanlış yazdığımı şu anda farkettim günlük şeklinde kitaplar yazılmalı faka günlükle başlanmamalı yazı yazmaya ben bir yazar olmak istesem hikaye yazmak bir günlük yazmaktan daha çok geliştirir beni diye düşünüyorum.günlük bence yazarlığın daha ileri safhalarında yazılmalı [(Yazar olmak içinde günlük yazılmamalı konusuna kesinlikle katılmıyorum)yorumuna cevap olarak bu senin fikrin yaptıkların ve söylediklerine saygı duyuyorum]ayrıca yorum yaparken daha yolun başında olduğunu zaten söylemiştim senden şu anda kitap yazmanla ilgili olarak beklenilen birşey yok ki
YanıtlaSilHikayelerimde var benim, ama eğer sen bana 'Yazar olmak istiyorsun, günlük dışında farklı türden bir şeyler yazıyor musun?' diye sorsaydın daha kolay anlaşabilirdik diye düşünüyorum. :) Şimdi sen 'Yazar olmak için günlükle başlanmamalı' dedin ya, ben de dedim ki 'Acelem yok, her türde yazarım, yolun başındayım.' demek istedim.
Sil